28 Nisan 2016 Perşembe

İstifçiliğe Son, Minimalizmle Kendimize Yer Açalım


      Yıllarca dışarıda olmanın verdiği bir avantajla iki ev sahibiydim. Haliyle de iki eve ait bir çok kişisel eşyamın yanı sıra, kıyafetim, ıvır zıvırım mevcuttu. Gün geldi, kürkçü dükkanına dönüldü. İşte o zaman evler, odalar, duvarlar dar geldi. Hiçbir şekilde sığamıyorum. Bunda istifçi ruhumun ve atamıyor olmamın da etkisi büyük. Tamam eşya, kıyafet, obje atamıyorsun da be arkadaş, ilkokul defterlerine varana kadar saklanır mı?Hadi defter sakladın, not kağıtlarını niye tutuyorsun dedim ve bir bir attım. Bunu genelde taşınmalarımda sıklıkla yapıyordum ama uzun süredir bu evdeki odayı kurcalamayınca doluluğun sebebini çözdüm. Gereksiz kağıt, defter, gazete ne varsa arındım. Tabi yetti mi hayır. Allahtan eve dönmeden önce bavullara sığdıramadığım kıyafetlerimi ayıklamıştım ama dönünce bir ayıklama işlemi daha yaptım; dolapları ferahlattım. Ayakkabılarla henüz vedalaşamıyorum, buna hazır değilim ama onlardan da gidenler olsa fena olmayacak gibi. 

       Tabi ki bu atma seanslarım da gerçekten ihtiyacım olmayan ama inatla sakladığım şeylerle vedalaşıyorum.. Her bulduğumuzu atmanın da ekonomiyi kalkındırmadığı bir gerçek. Özellikle moda sektöründe 1920'ler, 1980'ler gibi dönemler bir anda parlayabiliyor. Özel, güzel ana parçaları da saklamak gerektiği düşüncesindeyim. Sonra vintage ürünlere 849463 dolar para bayılmanın lüzumu yok değil mi?



Gerçekten neye ihtiyacım var? Bence güzel bir soru.. Ben ne yazık ki biriktirmeye yatkın bir insanım. Bunda saklama, koleksiyon yapma gibi arzularım da etkili galiba.. Bundan bir kaç sene öncesine kadar kitap asla atmaz, atamazdım. Kütüphane, kütüphanecilik bizim evde önemlidir. Babamın, annemin, kardeşimin ve benim kitaplığım ayrıdır. Hatta bu sebepten aynı kitaptan bir kaç tane edinmişliğimiz de vardır. Artık fazlalıkları elden çıkarıyoruz. Bununla birlikte ardiyede sakladığımız, lise, üniversiteye hazırlık ve benzeri kitaplarla da sonunda vedalaştık; ihtiyaç sahiplerine dağıttık. İşe yaramayacakları da geri dönüşüme ayırdık. Sanırım bu kütüphane konusunda da "nitelikli" kitaplara sahip olmak önemli.. Bu da başka bir yazının konusu olsun.


               Gelelim hatıra durumuna.. Hatıra diye ilkokul sınıf arkadaşlarımın yazdığı saçma sapan naber notlarını bile saklamışım. Açıp okuyunca komik oluyor gerçekten ama görüşmediğim, ne yaptığını bilmediğim ve açıkçası merakta etmediğim insanlara ait şeyleri saklamanın da anlamı yok diyerekten hatıralar kutumu da arındırdım.. 


        Tamam iyi hoş diyorsun da.. Dekorasyona nasıl uyarlarım mı diyorsunuz? Hadi salonla başlayalım. Bir kere o gerekli gereksiz, birbiriyle aslında çokta fazla uyumu olmayan objeler varya; kalabalık etmekten başka bir işe yaramıyor. Önce bunları ayıklamakla başla. Sonra dolaplara sığdıramadığımız tabak, çanak, borcamlar.. Ben de isterim Kraliyet ailesi hep bana yemeğe gelsin ama olmuyor. Haliyle 3898 adetlik tabak çanak takımına da ihtiyaç duyulmuyor. Zaten yıkaması dert, durduğu yerde tozlanması dert. Azaltmakla başlanabilir. Bir de kullanmadığın fincan takımların... Ne gerek var, dağıt gitsin.. Amaç mekanı sadeleştirmek; derli toplu geniş göstermek. Bunun için duvar raflarından da faydalanabilir dağınıklıkları ortadan kaldırabilirsin. Eşyalara değil, kendinize yer açın. Bu arada sizin atamadıklarınız neler?

26 Nisan 2016 Salı

55. Uluslararası Bursa Festivali


55. Bursa Festivali'ne hazır mısınız? Bu sene özellikle Imany ile gönlümde taht kuran bu şahane etkinliğin biletleri satışa sunuldu, hatta tükenmeye başladı bile... 16 Mayıs - 04 Haziran için ajandalarınızı kontrol edin ve bence bu etkinliklere yer açın. Programda neler var diyenleri buraya, bilet almak isteyenleri de şuraya alalım.

23 Nisan 2016 Cumartesi

Artizliğin Kime?


  İstanbul'da üçüncüsü düzenlenen Sanatta Görünürlük Festivali bu sene İzmir'de de yapılacakmış. Bu sene ki Sanatta Görünürlük Festivali'nin sloganı "Artizliğin Kime?" olarak belirlenmiş. Çeşitli konserler, etkinlikler, meditasyon çalışması, yazarlık çalışması, dans gösterisi gibi oldukça kapsamlı olan etkinliklerin yanı sıra atölyelerde yer almakta. 

Sanat severlerin pek beğeneceği bu festival İstanbul'da 22 - 30 Nisan tarihleri arasında gerçekleşirken; 2-5 Mayıs tarihlerinde İzmir'de  devam edecek. Detaylı bilgi ve program akışı için buradan yararlanabilirsiniz.

20 Nisan 2016 Çarşamba

Tirilye - Zeytinbağı


     Bursa'da en sevdiğin yer neresi deseler Tirilye derim heralde. Henüz çok fazla turizm ile bozulmamış, orjinalliğini korumaya devam eden nadir yerlerden birisi desem yeridir. Efenim Bursa'nın Mudanya ilçesine bağlı olan bu tatlı kasabaya Bursa'dan gidiyorsanız, Organize sanayi metro çıkışından yarım saatte bir kalkan minibüslerle ortalama 35-45 dakikada ulaşabilirsiniz. İstanbul'dan gelmeyi planlıyorsanız da Kabataş'tan Budo'ya binip önce Mudanya'ya ulaşmanız gerekmektedir. Hemen indiğiniz noktadan geçen Tirilye minibüslerine atlayıp bu güzel köyü keşfedebilirsiniz.


      Eski bir rum köyü olan Tirilye'de Rum mimarisinin örneklerini bolca görebilirsiniz. Bununla birlikte Taş Mektep, Kemerli Kilise, Büyük Kilise gibi varlığını devam ettirmeye çalışan ancak ne yazık ki günümüze sadece izleri kalabilmiş yapıları görebilirsiniz.


Taş mektep




Sahile doğru ilerlerken karşınıza çıkan bu dükkandan hediyelik ürünler alabilirsiniz. Ancak en revaştaki ürünleri Tuz sabunu. Bir çok derde deva olduğu düşünülen bu sabunu kullanım klavuzu ile birlikte satıyorlar. Ne işe yarıyormuş bu derseniz, cilt lekeleri, akne gibi problemlerden tutunda selülite kadar çare olduğu söyleniyor. Organik bir ürün olduğu düşünülünce kullanmakta yarar var ben özellikle selülit için kullanmaya başladım :)

Geçim kaynağı balıkçılık ve zeytin olan bu köyde tabi ki zeytin ve zeytinyağı ürünlerini almadan dönmeyin derim. Köylü pazarından alışverişinizi yapabilirsiniz.


   Ne yiyelim diyorsanız da balık, kalamar, karides ve ahtapotun en tazesi en lezzetlisi burada desem abartmış olmam. Romantik ve denizle iç içe bir yemek düşünenler için Taşmahal güzel bir seçenek olacaktır. Menü olmadığını ve spesiyallerini dolaptan görüp, beğenip seçtiğinizi söylemek isterim. Susamlı levrek simit ve patlıcanlı ahtapot muhteşem kesinlikle deneyin, pişman olmazsınız! Özellikle bahar, yaz aylarında rezervasyon yaptırmayı unutmayın. Yok bize daha normal bir yerde olur kasmayalım bünyeyi derseniz, SavaronaŞekerev gibi sıralı balıkçılardan herhangi birini tercih edebilirsiniz. 


İyi hoş dedin ama balık beni sarmıyor diyenlerdenseniz eğer o zaman Tirilye sofrası tam size göre. Sahibi Nilgün Hanım ve annesi bu tatlı, sıcacık dükkanı birlikte işletiyorlar. Mantısının efsane olduğunu söylemem lazım. Sabah tazecik açılan ev mantılarını kaçar tabak yediğinizi anlamadan bitiriveriyorsunuz.




Yemek sonrasında ara sokaklarda dolaşmayı unutmayın, her sokak her ev birinden güzel ve farklı hikayelere sahip. Belki yukarı çıkarsanız Çamli Kahve'de manzaraya karşı bir Türk kahvesi içersiniz.

Şehir dışından geldiyseniz ve Tirilye'de kalmak istiyorsanız öncelikle muhteşem yapısı, şahane yemekleri ve pek şirin odaları ile Trilyalı Oteli tercih edebilirsiniz. Denize sıfır konumu ile şahane bir manzarası olduğunu söylemeliyim. Bunun dışında Trilye Pansiyon, Akide Butik Pansiyon'a da göz atabilirsiniz. Her yer birbirine çok yakın ve yürüme mesafesinde olduğu için seçiminizi istediğiniz gibi yapabilirsiniz.




15 Nisan 2016 Cuma

Film İzle; The Dressmaker


      The Dressmaker  Kate Winslet'in şahane stili ile daha fotoğraflarını, fragmanını görür görmez gönlümde yer etmişti. Bu kadar stil sahibi bir karakterin bana göre filmi de kötü olamazdı. Nitekim filmi fazlasıyla beğendiğimi de söylemeliyim en başından.



            Kasaba da gelir gelmez etkilenen Teddy dışında herkes Tily'e mesafesini korumaya devam edecektir. Teddy de lanetten nasibini aldı sonunda ama olsun.


      Tilly çocukluğunun geçtiği kasabadan yaşadığı olaylar yüzünden sürgün edilmiştir. Ona suçlu olduğu ve gitmesi gerektiği dışında bir şey aktarılmamış; senelerce evinden, annesinden uzak kalmıştır. Hem yaşadığı olayları yıllarca kafasında oturtamayan hem de intikam duygusuyla yanan ana karakterimiz, annesinin durumunun ağırlaşmasını bahane eder ve kasabaya geri döner. 



     Öyle bir dönüş yapmıştır ki, görenler onu tanımakta zorlanır. Muhteşem kıyafetleri ve yeteneği sayesinde kasabadakilerin nefretinin yanı sıra hayranlığını da kazanmayı başarır. Yeteneklerini kullanmak konusundaki başarısı ona hem istediklerini hem de aşkı getirecektir.

          
                Sayesinde modadan bir haber olan kasaba kadınları bile birer ikona dönüşür.


      Aslında kafasındaki sorulara cevap arayan Tilly, öğrenmek istediğinden de fazlasını öğrenir. Bu süreç onun için oldukça sancılı geçecektir. Yine de baştaki amacını unutmaz ve finali bile oldukça asil yapar. O sigarayı içişi, bakışları, şapkaları ile beğenilmeyecek gibi değil zaten kendisi.


       Kendine has fantastik havası, olayları, entrikalarıyla izlenilebilir güzel bir film. Siz nasıl buldunuz filmi? Canım bunu beğendiysen şuna bayılırsın dediğiniz ne kadar film varsa yorum olarak bırakabilirsiniz.


14 Nisan 2016 Perşembe

Telefon Uygulaması Pomodoro

    Bir önceki yazımda ders çalışma tekniklerinden şurada bahsetmiştim. Malumunuz teknoloji ile tanıştıktan sonra her işimizi telefon kullanarak halleder olduk. Açıkçası daha rahat ve kullanışlı olmasından dolayı telefon uygulamalarını ve teknolojiyi seviyor, yakından da takip etmeye çalışıyorum. Aşırı kullanımının defter, kalem gibi şeylerden uzaklaşmaya sebebiyet verdiği aşikar tabi ki. Tam tersi defter, kalem sevmeyenler içinse tam bir kolaylık!




    Ders çalışma tekniklerini öğrendik, iş zaman tutmak konusuna geldi ve biraz gevşek davranıyoruz. İşte bu aşamada Pomodora Times size yardımcı oluyor. Üstelik kullanımı oldukça basit. 
     
    Öncelikle gün içinde tamamlamayı düşündüğünüz Pomodoro'yı belirleyip, uygulamaya giriyorsunuz. Ayarlar kısmından istediğiniz zamanı, mola süresini ayarlayabilirsiniz. İlk pomodoranız bittiğinde sizi uyarıyor sonrasında mola sürenizi başlatabiliyorsunuz.
                               
                        

       Çalışma sürelerinizi gün bazında grafiğe dökülmüş halini de görebileceğiniz bu uygulamada, çalışmalarınızı kolaylıkla gerçekleştirebilirsiniz.

11 Nisan 2016 Pazartesi

Ders Çalışma Teknikleri

  
  Ders çalışmak mıııı... Ahh o vizeler, finaller. Ne çektiğimi bir ben bir de kankim biliyor :) Daha önce motivasyon arttırma yollarını yazdım, uyguladık ama bizde tık yok diyorsunuz de mi? Genelde benimde öyle oluyordu.

     Şimdi sırrı açıklıyorum. Sınavlardan 2 hafta önce niyetine girmek çok önemli. Bu sefer önceden çalışmaya başlayacağım sloganımız! Bunu sürekli tekrarlıyor, her gece ders notlarını masanın üstüne çıkarıyor, sayfaları çevirmek suretiyle hızlıca saydıktan ay pardon baktıktan sonra hemen kaldırıyoruz. 1 hafta böyle geçti, kaldı 1 haftamız. Her ders için göz atılması, okunması, çalışılması gereken sayfa sayısını ezberledik. Kafada planı yaptık sayılır çok şükür, ama bir iç huzursuzluğu; bir vicdan azabı.. Anlayamıyor insan, en güzel çözümse o hafta ki konser olsun, parti olsun benzer etkinliklere katılmak çünkü sınav haftası çıkılmayacak. Pazartesi sınav var ve Cuma günü geldi, bir iç tutuşması lağnn yetişmeyecek algısı.. hemen ilk haftanın sınavları kolaydan zora sıralanır. Tabi ki kolay sınavlar hiç bakılmamak üzere rafa kaldırılır. Wtf!! en zor 2 sınav aynı gün! Alttan derslerde selam çakıyor. Heh bu aşamada sıçtın mavisi yavaş yavaş gözünün önüne gelir. 

     Ben prensip olarak uykusuzluğa tahammül edemediğimden minimum 6 saat uyumayı tercih edip; sınava kalan son dakikaları nokta atışları ile konu seçip hızla okuma yöntemiyle değerlendiriyordum. Tabi ki karışık dersleri tekrar almama sebebiyet vermişliği vardır bu yöntemlerin ama başarıyla çalışmışlığı da mevcuttur. Ama o karın ağrıları, stresler, kümülatif hesaplamaları şu gelse bu olur planları resmen kabustur. Hayır 3 günü tv karşısında yuvarlanmaca, 10 dakika okudum bir dizi molası vereyim modları... Arkadaşla çalışılıyorsa kıl tüy muhabbetlerini bile saatlerce uzatmaca, gıybete doymamaca, bulaşık/yemek gibi sorunları kısa sürecek iddialı kağıt oyunları ile çözmek gibi hadiselerle değerlendirmek daha hoş geliyordu. O son dakikalarsa tam bir tutuşmaca; zekam açılıyordu desem abartmış olmam heralde :P Son saniye ezberlediğim grafiklerin haddi hesabı yok! Bu yüzden son dakika heycanını hissetmekte önemli kanımca!

   Ama tabi ki bunlar oldukça eziyetli ve lüzumsuz yöntemler. İşi baştan çözmek için gelin size teknikleri anlatıyorum. Sizde notlarınızı alın bir de bunları deneyin.



Pomodora Tekniği : Saatlerce ders çalışmayı başaramıyor, ara konusunu ayarlayamıyorsunuz değil mi? Ya da zamanı verimli kullanma konusunda sıkıntı yaşıyor ve yapmanız gereken işleri bir türlü yetiştiremiyor musunuz? Bu teknik oldukça kullanışlı olabilir. Yapmanız gerekenleri listelemekle başlayın.
      
      Öncelikle 25 dakika tam konsantre şekilde dersinizi çalışıyor/ işinizi yapıyorsunuz. Bu süreçte sizi dağıtacak ne varsa ortadan kaldırın, telefonu sessize alın. 25 dakikanız dolduğunda 5 dakikalık bir mola verebilirsiniz. Bir pomodoro 25 dakika + 5 dakika şeklinde düşünebilirsiniz. 

       4 pomodoro tamamladığınızda toplam 25-30 dakikalık bir mola verebilirsiniz. Burada yapacağınız işin süresini tahmin etmek ve kendinize pomodoro sınırı koymakta oldukça önemli. 

Cornell Methodu: Zaman planlamamızı yaptık, pomodoroları ayarladık. Ancak siz hala bütün kitabı deftere, kağıda geçiriyor bir türlü verimli ilerleyemiyorsunuz. Özet şeklinde not almak, konunun önemli noktalarını ayırabilmek bu açıdan çok önemli. Ne yazık ki okudum ezberledimcilerden değilim ben. Yazmayı severim, sınavlarıma da genelde önce konuyu okuyup anlayıp özet çıkarma şeklinde çalıştım. Cornell methodu da neymiş diyorsanız olay tamamen sayfayı düzenli kullanıp nokta atışı yapabilmek.


Yukarıdaki örnekteki gibi kullandığınız defteri ya da kağıdı bölebilirsiniz. Açıkçası ben bu şekilde kullanmayı sevmiyorum, ancak özet çıkarma tekniğim aynı. Kısa özeti ise bütün çalışmam gerekenler bittikten sonra çıkarmayı tercih ediyorum ki genelde de çıkarmıyorum. Tamamen sizin tercihinize kalmış. Ben vize/final çalışıyorsam kısa özeti genelde çıkması muhtemel sorular üzerinden giderek gerçekleştiriyordum. Sizde ana fikirden yola çıkarak kendi not tutma tekniğinizi kullanabilirsiniz. 

10 Nisan 2016 Pazar

Kırmızı Saçlı Kadın - Orhan Pamuk


Okuma listemdeki Orhan Pamuk kitabı "Kara Kitap"tı aslında ama ben kitapçılarda gezinirken uygun fiyatınında cezbetmesi sonucu Kırmızı Saçlı Kadın'a başladım. Öncelikle diğer Orhan Pamuk kitaplarına nazaran daha hızlı okuduğumu söylemeliyim. Hikayenin anlatılış şekli, sonu, başı aslında o kadar belli ki.. Ama büyüleyici bir sürükleyişi de söz konusu. İlk başta ağır aksak giden kitap, ortalarına gelince elimden düşmedi ve keyifle okudum.

Kral Oidipus, Rüstem ile Sührab'ın hikayesi; 80'li yıllardan günümüze gelişen Türkiye ve sosyopsikolojik kültür, baba oğul ilişkileri, otorite, pişmanlık, kuşku, hırs gibi duyguların etrafında dönen bir hikaye. Hem beklendik hem de beklenmedik bir son aslında.

Bundan sonrası biraz ipucu içerebilir bu yüzden henüz okumadıysanız, okuma niyetindeyseniz veya kitabı bitirmediyseniz; sayfayı kapatabilir ya da başka bir yazıma gidebilirsiniz. Yok ben gene de okuyacağım canım, sen ne yazdın merak ediyorum diyorsanız, ben uyardım! :)

      Ana karakterimiz Cem ve Mahmut ustanın kendi babasıyla kuramadığı baba-oğul ilişkisini kurması ve birbirlerine hikayeler anlatması özellikle o sıcağın altında çalışmaları ve yazarın betimlemeleri oldukça güzeldi. İlk aşkın heyecanı, paniği ve bu duyguları aktarış şekli oldukça samimiydi. Ancak ilerleyen süreçte kendi babasından alamadığı intikamı alması mı, ya da paniklemesi mi belli olmayan olayları yaşaması ve hepsinin sonunda hikayeleri gerçeğe çevirmesi oldukça saplantılı ama yine de çarpıcıydı. 

Kitabın kapağındaki resim Dante Rosetti'nin Regina Cordium (Oueen of Hearts) tablosudur. Kapağı dikkatle inceleyin, hikayenin içindeki resimle ilgili ironi de oldukça etkileyiciydi.

Biraz zorlama tesadüfler ancak bir şeylere bağlanma, takılma, peşinden gitme duygusu Orhan Pamuk kitaplarında hep var aslında. Bir önceki kitabı Kafamda Bir Tuhaflık'tan daha fazla sevdiğimi ve merakla; keyifle okuduğumu söyleyebilirim. Bakalım siz nasıl buldunuz?

7 Nisan 2016 Perşembe

Nisan Şarkıları #2

Geldi en sevdiğim bahar ayları ve Nisan! resmen kışın miskinliği kalkıyor üstümden içim bir kıpır kıpır hep gezip dolaşasım geliyor. Tabi ki bu gezmelerde müzik olmazsa olmazımız, hazırsanız şarkılar geliyor...


X Ambassadors - Renegades

Chet Baker - Autumn Leaves

Black Atlass - Paris

Tom Odell - Another Love

6 Nisan 2016 Çarşamba

İpana Luxe Perfection Beyazlatıcı Diş Macunu yorumlarım

Doğru makyaj, dolgun kirpikler, bakımlı bir cilt, hacimli saçlar… En önemlisi de beyaz dişlerle sağlıklı, güzel bir gülümseme! Bu yüzden diş bakımına ve beyaz olmasına oldukça özen gösteriyorum. Sürekli yeni ürünleri deneyimlemeyi de seviyorum. Burada raflarda gözüme çarpan ve Amerika’nın en büyük diş macunu markası olan Crest aslında Procter and Gamble’ın Türkiye’de sunduğu İpana markasıyla tamamen aynı içeriklere sahipmiş. Dünyada ilk defa beyazlatıcı bantları üreten bir marka olduğu için 3 boyutlu Beyazlık ailesi oldukça ilgimi çekti. Son zamanlarda market alışverişine gittiğim her mağazada ve televizyonlarda sıklıkla İpana’nın yeni ürünü olan Perfection’a denk gelince ve özellikle 3 günde %100’e kadar lekesiz iddasını duyunca denemek istedim ve hemen aldım.

İpana’nın en hızlı ve en güçlü beyazlatıcı diş macunu ünvanına sahip bu diş macunu ile deneyimlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Diş hekimimin de daha beyaz bir diş için önerdiği İpana 3D White Perfection ile güvenle, bembeyaz gülebiliyorum.

Perfection diş macunu 3 Boyutlu Beyazlık ailesinin en ileri ve etkili beyazlatıcı diş macunu teknolojisini içeriyor. Böylece diş minesine zarar vermeden sadece 3 günde diş yüzeyindeki lekeleri %100’e kadar etkin biçimde çıkarıp ve bembeyaz bir gülümsemeye sahip olmamızı sağlıyor.

Performansına gerçekten çok şaşırdım. Etkisi inanılmaz! İlk kullanımdan itibaren bile diş yüzeyindeki lekeleri çıkarma etkisini farkediyorsunuz. Keskin nane tadıyla ferahlığı sağlıyor, böylece uzun süre ferah bir nefese de sahip oluyorsunuz. Beyazlatma etkisi bu kadar iyiyken diş mineme hiç bir zarar vermediğini bilmek de çok güzel.



Procter and Gamble’ın tüm dünyada pazara sunduğu en gelişmiş beyazlatıcı diş macunu olan 3 Boyutlu Beyazlık Luxe Perfection İpana ile Türkiye’de de raflarda yerini aldı. Denediğinizde bana hak vereceksiniz:) Kullanmadan kesinlikle inanmazdım, deneyince etkisini gördüm ve mükemmel sonuç aldım.

Tam bir bakım sağlamak için aynı ailenin Oral-B 3D White Luxe ağız bakım suyunu da kullanıyorum. O da diş macunu ve fırçasının ulaşamadığı alanlardaki lekeleri bile çıkararak uzun süre, keskin bir ferahlık sağlıyor.

Unutmadan küçük bir not ekleyeyim; P&G ve İpana ürün performansına o kadar güveniyor ki, memnun kalmazsanız paranızın 2 katını iade ediyor. Bu nedenle beyazlatıcı etkisini kendiniz de görün diye bence gerçekten denemeniz gereken bir ürün.

Ürünü satın almak isterseniz tıklayınız!



P.S. Bana bu bilgiler yetmedi, ağız ve diş sağlığı üzerine daha çok şey merak ediyorum diyenleri aşağıdaki siteye alalım. 
http://www.agizbakimuzmani.com/

#ipanaperfection  #gülüşünügöster

İçerik Kaynak: http://kokoshgirl.com/
Video Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=B7MDJzarokU


Bir boomads advertorial içeriğidir.