Yıllarca dışarıda olmanın verdiği bir avantajla iki ev sahibiydim. Haliyle de iki eve ait bir çok kişisel eşyamın yanı sıra, kıyafetim, ıvır zıvırım mevcuttu. Gün geldi, kürkçü dükkanına dönüldü. İşte o zaman evler, odalar, duvarlar dar geldi. Hiçbir şekilde sığamıyorum. Bunda istifçi ruhumun ve atamıyor olmamın da etkisi büyük. Tamam eşya, kıyafet, obje atamıyorsun da be arkadaş, ilkokul defterlerine varana kadar saklanır mı?Hadi defter sakladın, not kağıtlarını niye tutuyorsun dedim ve bir bir attım. Bunu genelde taşınmalarımda sıklıkla yapıyordum ama uzun süredir bu evdeki odayı kurcalamayınca doluluğun sebebini çözdüm. Gereksiz kağıt, defter, gazete ne varsa arındım. Tabi yetti mi hayır. Allahtan eve dönmeden önce bavullara sığdıramadığım kıyafetlerimi ayıklamıştım ama dönünce bir ayıklama işlemi daha yaptım; dolapları ferahlattım. Ayakkabılarla henüz vedalaşamıyorum, buna hazır değilim ama onlardan da gidenler olsa fena olmayacak gibi.
Tabi ki bu atma seanslarım da gerçekten ihtiyacım olmayan ama inatla sakladığım şeylerle vedalaşıyorum.. Her bulduğumuzu atmanın da ekonomiyi kalkındırmadığı bir gerçek. Özellikle moda sektöründe 1920'ler, 1980'ler gibi dönemler bir anda parlayabiliyor. Özel, güzel ana parçaları da saklamak gerektiği düşüncesindeyim. Sonra vintage ürünlere 849463 dolar para bayılmanın lüzumu yok değil mi?
Gerçekten neye ihtiyacım var? Bence güzel bir soru.. Ben ne yazık ki biriktirmeye yatkın bir insanım. Bunda saklama, koleksiyon yapma gibi arzularım da etkili galiba.. Bundan bir kaç sene öncesine kadar kitap asla atmaz, atamazdım. Kütüphane, kütüphanecilik bizim evde önemlidir. Babamın, annemin, kardeşimin ve benim kitaplığım ayrıdır. Hatta bu sebepten aynı kitaptan bir kaç tane edinmişliğimiz de vardır. Artık fazlalıkları elden çıkarıyoruz. Bununla birlikte ardiyede sakladığımız, lise, üniversiteye hazırlık ve benzeri kitaplarla da sonunda vedalaştık; ihtiyaç sahiplerine dağıttık. İşe yaramayacakları da geri dönüşüme ayırdık. Sanırım bu kütüphane konusunda da "nitelikli" kitaplara sahip olmak önemli.. Bu da başka bir yazının konusu olsun.
Gelelim hatıra durumuna.. Hatıra diye ilkokul sınıf arkadaşlarımın yazdığı saçma sapan naber notlarını bile saklamışım. Açıp okuyunca komik oluyor gerçekten ama görüşmediğim, ne yaptığını bilmediğim ve açıkçası merakta etmediğim insanlara ait şeyleri saklamanın da anlamı yok diyerekten hatıralar kutumu da arındırdım..
Tamam iyi hoş diyorsun da.. Dekorasyona nasıl uyarlarım mı diyorsunuz? Hadi salonla başlayalım. Bir kere o gerekli gereksiz, birbiriyle aslında çokta fazla uyumu olmayan objeler varya; kalabalık etmekten başka bir işe yaramıyor. Önce bunları ayıklamakla başla. Sonra dolaplara sığdıramadığımız tabak, çanak, borcamlar.. Ben de isterim Kraliyet ailesi hep bana yemeğe gelsin ama olmuyor. Haliyle 3898 adetlik tabak çanak takımına da ihtiyaç duyulmuyor. Zaten yıkaması dert, durduğu yerde tozlanması dert. Azaltmakla başlanabilir. Bir de kullanmadığın fincan takımların... Ne gerek var, dağıt gitsin.. Amaç mekanı sadeleştirmek; derli toplu geniş göstermek. Bunun için duvar raflarından da faydalanabilir dağınıklıkları ortadan kaldırabilirsin. Eşyalara değil, kendinize yer açın. Bu arada sizin atamadıklarınız neler?