29 Eylül 2015 Salı

Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri ve Takıları Müzesi - Bursa

     Muradiye'deyiz, sokaklar arasında dolanırken yağmur bastırıyor ve biz ne zamandır aklımızda olan Şair Ahmet Paşa Medresesine sığınıyoruz. Yeşillikler içerisinde bir bahçe, küçük bir kafeterya var.. Bir de Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri ve Takıları Müzesi.. 


     Müze binası Fatih Sultan Mehmed’in vezirlerinden Şair Ahmet Paşa’nın 1470 – 75 yıllarında yaptırdığı medreseymiş. Eski görünümünü koruyor olsa da içeri de bambaşka bir dünya yer alıyor.

     Esat Uluumay, yıllardır biriktirdiği kıyafetleri, takıları bu müzede sergiliyor. Öğrendiğimiz kadarıyla alan darlığından kıyafetlerin sadece 100 tanesi sergilenebiliyormuş; 200 tanesi depoda sergilenmeyi bekliyormuş. 


     Ben bu koleksiyona hayran kaldığımı belirtmek isterim. Özellikle de takılar kısmından ayrılamadığımı itiraf etmeliyim :) Gerçekten büyük bir emeğin, özenin, dönemin sergilendiğini görüyorsunuz.. Hem mekanın konumu hem de eserler oldukça ilgi çekici.. Sadece kıyafet takı da değil üstelik; ayakkabı, çanta, dericilik gibi tamamlayıcı ürünlerle de ilgilenenlere kaynak oluşturabilecek nitelikte. Hiç ummadiğiniz güzellikte farklı parçaları da görebilirsiniz. Kütüphanedeki fotoğraf makineleri de benim aklımda yer eden parçalar arasındaydı. Bu kadar güzel bir koleksiyona sahip olsaydım, sergileyebilme konusunda bu kadar paylaşımcı olur muydum bilmiyorum. Sanırım hepsini kendime saklayabilirdim...


     Müze giriş ücreti 5 TL ve müze kart geçmiyor. Kişisel bir müze olduğu ve herhangi bir yere bağlı olmadığı düşünüldüğünde cüzi bir ücret.  Velhasıl yolunuz düştüyse gidin görün, umarım sizde de aynı hayranlık hissini uyandırır. 

     
     

19 Eylül 2015 Cumartesi

Ece Temelkuran - Devir


   Ece Temelkuran son kitabıyla hepimizin hatıralarına; kimilerimizin annesinden babasından duyduğu, kiminin çocukluğunda derin izler bırakan yıllara, "devir"e değiniyor. Üstelik bunu 2 farklı sosyo-ekonomik koşullara sahip çocuğun penceresiyle anlatıyor. Biraz masalsı tadıyla okunması pek keyifli bir kitap. Sıkmıyor, bilakis heyecan barındıran unsurları öyle güzel işleyip veriyor ki siz daha da merakla kitaba sarılıyorsunuz.

Konu bu kadar bildik ve tanıdıkken politikaya boğmadan, içten ve duru bir şekilde anlatılmış. 12 Eylül'e adım adım gidilen bir devir de o günün ruh halini birebir hissediyor, döneme kapılıyorsunuz.

     Çocukluğu Ankara'da, Çankaya'da geçen ve en sevdiği yerlerden biri Kuğulu Park olan ben; kitabı daha bir keyifle okudum. Sanki bana, bize dair bir şeyler buldum. Dolayısıyla kitabın etkisi bende çok daha derin oldu. Pavese'nin de dediği gibi "Çocuk olmanın güzel tarafı yoktur. Güzel olan çocuk olduğunu hatırlamaktır." Ben bu kitapla bütün çocukluğumu hatırladım, yüzleştim... 

Kendi çocukluğumu hatırlamanın verdiği keyif, kitabı daha da sevmeme neden oldu... Düzene karşı çıkanların tutuklandığı, ölümlerin, çatışmanın ya da bir anda başlayan eylemlerin olağanlaştığı; insanların olaylar karşısında olağan yaşamlarına devam etmeye çalıştığı bir dönem de iki küçük çocuğun hayallerini gerçekleştirme çabalarını göreceksiniz. Zaman zaman hüzünlendiren, ansızın kahkahalara boğan güzel bir kitap. 

"Unutulmayacak olanlar kalır... Ya hatırlamayacaklarımız?" diyor Ece Temelkuran kitabın en başında.. "Devir" her devrin romanı, eminim siz de çok seveceksiniz..

16 Eylül 2015 Çarşamba

Öğrenelim...

   Üzerimde siyah dizi yırtık pantolonum, beyaz tişörtüm ve hava serin olduğu için hırkam var.. Kulağımda kulaklık, otobüsün gelmesini bekliyorum. Oturan teyzelerden biri dürttü beni, dizimi gösteriyor. Çıkardım kulaklığı, pantolonun neden yırtık falan diyor. Çarşafında örtmediği yerlerinden anladığım kadarıyla 60 küsür yaşlarında teyze.. Bozmuyorum haliyle modeli diyor dönüyorum..

    Sanıyorum daha doğrusu, dönemiyorum çünkü teyze şahlanıyor bileğime yapışıyor, Amerika'nın oyunu bunlardan giriyor; Müslümansın değil miden çıkıyor.. Tabi ki ne olduğunu anlayamıyorum.. Eline gidiyor gözüm bayrak var, sonra arkasında ki kalabalığa bakıyorum.. Çarşaflı, türbanlı, modern türbanlı dizilmişler.. Aha dedim sıçtın, seçilmiş kişi sensin kaç! 

     Tabi kaçamıyorum manyak teyze koluma yapışmış, sıyrılmak adına bırak deyip kolumu kurtarmaya çalışıyorum bu sefer de çirkefe yatıyor; ben ona doğruları anlatmaya çalışıyorum beni itekliyor diye bağırıyor.. Yavrum itme beni, senin yerine de yanarım ben; benim vazifem seni uyarmak falan diyor... Tabi gözüm döndü şu dakikadan sonra ne diyorsun teyze sen ne yanması, derdin ne diyorum; sizi uyarıp düzelteceğiz, peygamberimiz böyle buyurdu falan diyor.. Sen kendini düzelt önce diyorum, yakamı çekeleyip bağrımı kapatmaya çalışıyor.. Saçma sapan konuşmalar eşliğinde... Haddini aştın sen napıyorsun, kendine gel diyorum.. Yaşlı başlı kadınım bağırma bana iyiliğin için falan diyor.. 

    Show must go on! Teyze böğürmeleriyle bir iki kişinin dikkatini de çekmeyi başardı.. Ben de bir şekilde sıyrıldım, kaçtım.. Niye kaçtıysam?! 

    Oysa modern türbanlı bacısı ile aynı derece darlıkta pantolona sahiptik, benim ki yırtıktı sadece.. 2 santimlik diz kapağı görüntüm ve V yakalı tişörtümden görünen gerdanımla yanmalara layık bulundum. 

     Çünkü teyze dudağının yarısı gözükecek şekilde iğnelediği çarşafı ile sevap pointlerine point eklemek derdindeydi. Hangi partinin mitinginden, hangi dergahın okumalı üflemeli ayininden ya da hangi gençleri nasıl dize getiririz temalı toplaşmalardan çıktılar bilmiyorum. Ama ben taciz edildim!!! Gündüz vakti manyak bir gurup tarafından tacize uğradım. 

     Dün etnik kimliği yüzünden dövülen işçiden, ondan önceki gün iş yeri taşlanan şehit babasından... Hiç bir farkı yok yaşanılanın! Resmen farklı olanı linç edelim psikolojisi ile hareket ediliyor. Bütün sosyal medya mecralarında asalım, keselimler...

     Haddimizi aştık, hem de çok fazla! Kim ne istiyor, neyi tutuyor, ne düşünüyor, neye inanıyor gram umurumda değil..  

     İnsan olmayı öğrenelim önce... İnsan gibi yaşamayı, yaşatmayı... Saygı duymayı, dinlemeyi... 

13 Eylül 2015 Pazar

Evlerde Vintage Esintisi

     Geçmiş dönemlerde kullanılan eşyaların harmanlanarak ev dekorasyonunda kullanılması şu ara pek tercih ediliyor. Vintage dekorasyonla hem nostaljik hem de modern bir görüntü elde etmek mümkün. Kullanılacak doğru objeler, doğru parçalarla huzurlu bir ortam yaratabilirsiniz. Ancak bana göre vintage dekorasyon ruhu olan, geçmişe sahip çıkıp gereken değeri gösterebileceklerin tercih etmesi gereken bir stil. Pekte modaymış şunu da koyayım diye yığılacak türden bir tarz değil ki zaten böyle durumlarda çok fazla sırıtıyor... 

     Tam da bana göre bu tarz diyorsanız fikir verebilecek pek güzel seçeneklerim mevcut, gelin birlikte inceleyelim.

    


      Öncelikle her yeri nostaljik bir görüntüye boğmaktansa altın vuruş yapacak köşeleri, odaları ya da eşyaları tercih ederek etkiyi arttırıyoruz. Böylece evi bir antika mağazasına çevirmektense daha ferah ama daha farklı bir hale getiriyoruz. 




      Beyaz, kahve, pembe, mavi, yeşil gibi renkler ağırlıkta.. Hani şu eskiden televizyonun, telefonun, fiskosun üzerine örülen dantellerse pek değerli! Anne sandıklarını karıştırmanın zamanı geldi, eskiye dair ne varsa bir bir çıksın. Esas mesele söz konusu parçaları vurgulayıcı bir şekilde kullanabilmekte. Böyle bir dantel pano yapabilirsin sende, çok şık değil mi?



Sadece dantelle sınırlı değil duvara asabileceklerimiz; eski aynalar, tepsiler, tabaklar... Aklınıza ne geliyorsa güzel bir çerçeve ile ya da dizayn ile duvara asıp odaya hareketlilik katmak mümkün. Bırakın sizin yarattığınız köşeye gelenler hayranlıkla baksın...

  

Eskiye dair objelerin hayat bulacağı alanlar sizce de çok güzel değil mi? Aşağıdaki fotoğraf benim odamdan bir köşe. Ben daktilomu ve gaz lambalarımı, tahta bir kasa üzerinde biriktirdiğim dergilerle birlikte sergiliyorum. Benim için keyifli bir okuma alanı oldu gerçekten. Sizde böyle alanları kolaylıkla yaratabilirsiniz.




12 Eylül 2015 Cumartesi

Unutulmayan Film Müzikleri

     Hepimizin aklında yer eden, 10 defa izlesem yine izlerim diyebileceği filmler vardır. Filmler kadar soundtrackler de akılda kalıcı.. Filmin etkisi geçse de müziğin bıraktığı his aylarca, yıllarca sürebiliyor.. Öyle ki insan dinlemelere doyamıyor. Benim film müzikleri denildiğinde ilk aklıma gelenler bunlar, ya sizin ki ?

Çingeneler Zamanı 
 
Requiem For A Dream

Seven Samurai

Last Tango in Paris

The 400 Blows

Life is Beautiful

Kill Bill

11 Eylül 2015 Cuma

Film İzle, Karışık Kaset


    Sizde 90'lar çocuğuysanız kasetler hayatınızın bir bölümünde yer almıştır. Karışık kasetlerle ilan ettiğimiz aşklar, sessimizi kayıt ederek okuduğumuz şiirler, walkmenler için çıkan hit şarkıları topladığımız kasetler... Uzar da gider bu liste.. Tarkan'ın bütün kasetlerini almıştım o zamanlar, bir de Burak Kut! Nasıl bir klipti o Yaşandı Bitti, sonra Kenan'ın Sımsıkı sıkı sıkı'sı... Film gibi heyecanlı, eğlenceli, etkili!!

     Çocukluk arkadaşım ve ben evde toplaşır, saatlerce radyoda beklediğimiz şarkının gelmesini bekler sonra da ses çıkarmadan kaydetmeye çalışırdık. Çoğu zaman bu çabalarımız kıkırdamayla sona erer sonra tekrar beklemeler başlardı. Bazen de süper fm'deki ismini hatırlamadığım radyocu kızı taklit ederek sesimizi kaydederdik. 



    Kasetlerle ilan edilen aşklar demiştim de mi? İşte bu filmde sizi alıyor böyle bir döneme götürüyor. Sarp Apak ve Özge Özpirinçci'nin başrollerini paylaştığı bu filmde eminim sizde kendinize dair ayrıntılar bulacaksınız. 



    Hikaye sıcak ve etkileyici olmasına karşın bence bazı boşlukları da barındırıyor. Çiftimiz belirli dönemlerde bir araya gelen ancak bir türlü beraberliklerini yürütemeyenlerden.. Tam da bu ayrılık kısımlarında bir takım soru işaretleri beliriyor, sanki biraz daha detay verilse hikaye daha keyifli bir hal alacakmış. Film Uygar Şirin'in aynı adlı romanından aktarılmış. 1990, 2000 ve 2010 dönemlerini kapsayan öykü dönemin müzikleri ve özellikleri ile harmanlanmış. Karakterlerimizin çocukluklarını canlandıran oyuncuları da oldukça başarılı bulduğumu belirtmeliyim. Filmde nedense ben Ulaş'ın babasının daha çok yer almasını daha doğrusu hikayesinin daha çok açılmasını bekledim. Bazı sahneleri ise zorlama buldum. Buna rağmen boş zamanlarda küçük bir nostalji yaşamak için izlenebileceklerden. Siz nasıl buldunuz?

3 Eylül 2015 Perşembe

Bavul Hazırlama Taktikleri


   Elinizde sınırlı sayıda bavul, içine girmesi gereken tonlarca eşya ve hala şunu da sığdırabilir miyim düşüncesi mi var? Korkmayın doğru yerdesiniz, o çantayı da valize tıkıştırıp götürebilmeniz mümkün :)

    Yıllarca elimde bavul oradan oraya gidip gelmemin en büyük katkısı hızlı ve kolay bavul hazırlayabilmem oldu diyebilirim. O kadar eşyayı bir bavula tıkıştırması kolay da taşınması gereken zamanlarda yanınızda biri ya da yardım sever centilmenler yoksa sıkıntı büyük... 

     Öncelikle seyahat boy vakumlu poşetler özellikle de kış aylarında hayat kurtarıyor!! O yünlerin çarşaf inceliğine kavuşup açtığı yeri görünce yaşanılan mutluluk anlatılamaz. Yazın ise havlu, peştemal gibi ürünlerde rahatlık sağlıyor ama öyle kış ürünleri gibi aman aman bir küçülme olmayabiliyor. En büyük avantajı ise kıyafetlerinizin kırışmaması, koyduğunuz gibi çıkması!  Vakumlu poşetiniz yoksa üzülmeyin, en kalın boylardan bir adet çöp poşeti de işinizi görecektir. Havasını çektirip, ağzını sıkıca bantlamanız yeterli! Gideceğiniz yerde elektrik süpürgesi veya poşetlerin havasını alabilecek bir şey yoksa ama sıkıntı büyük.. Kolayca yerleştirdikleriniz, dönüşte bavula sığmayabilir hazırlıklı olun.

     Böyle durumlarda eşyaları açık bir şekilde -katlamadan- üst üste yerleştirmeniz de size yer açacaktır. Eşyaların iyice sıkışmadığı durumlarda çabuk kırışan kıyafetler biraz etkilenebiliyor ama düzgün ve sıkı yerleştirirseniz koyduğunuz gibi çıkarmanız da mümkün. Pantolon gibi katlamadan sığmama ihtimali olan kıyafetlerinizi en alta minimum katlamayla yerleştirirseniz daha rahat edersiniz. Özellikle yazlıklarda neredeyse bütün kıyafetleri rahat rahat sığdırabilirsiniz. At, geç; hem hızlı hem de pratik.. 10 dakikaya bavul hazır. :) Palto, mont, gibi gereksiz yer kaplayan parçaları ise en üste oluşan minik dağı kapatacak şekilde, çanta ve ayakkabıları ise kenarda ki boşluklara tıkıştırarak yerleştirebilirsiniz. 4-5 çiftten fazla ve genel olarak topuklu ayakkabı götürüyorsanız deforme olmaması açısından ayrı bir bavul hazırlamanızı öneririm.

     Özel katlama metodları, şekilleri var bu mudur diyorsanız evet en fazla 10 günlük kıyafetlerinizi  götürüyorsanız pratik olabilir ama dönemlik özellikle okula giderken alacağınız eşyaları götürmeye kalktığınızda fazla uğraştırıcı -hem katlarken hem de açıp yerleştirirken- ve vakit kaybı. Yok abi ben uğraşırım diyorsanız burada fazlasıyla seçenek mevcut. Ama benim gibi tembel bünyeler de sıkıntılı...

    Makyaj malzemeleri, parfüm, deodorant gibi şeyleri ben genelde bir şeyin içine koymayı tercih ediyorum. Deodorantı çizmeme, makyaj malzemelerini götüreceğim çantaların içine koyuyorum. Böylece daha az yer kaplıyorlar. Aynı şekilde çoraplarınızı da ayakkabıların içinekoyabilirsiniz. Böylece ayakkabıların ezilmesini de engellersiniz.

    Normalde kol çantamı tıkış tıkış doldurmaktan hoşlanmam ama uzun yolculuklarda;

  • Kitap, dergi
  • Güneş gözlüğü, numaralı gözlüğüm
  • Parfüm
  • Ajanda, not defteri
  • Bilet
  • Cüzdan, kartlık
  • mp3, şarj aleti
  • Cep telefonu
  • Anahtarlarım
  • Takı
gibi şeyleri kol çantamda taşıyorum. Tabi ki en büyük çantamı kullanıyorum bunun için.. Hatta daha fazla eşya alabilecek gibiyse bir iki şey daha koymayı ihmal etmiyorum. Bilgisayarımı da ayrı bir çantada elimde taşıyor; çantanın gözlerini kitap, defter gibi ıvır zıvırlarla dolduruyorum. 

      Genel hatlarıyla yolculuk hazırlığım bu şekilde oluyor. Sizin taşımayı kolaylaştırıcı taktikleriniz neler?

2 Eylül 2015 Çarşamba

YARDIM!! Alanya'da Kadına Şiddet

Kübra Yılmaz

    Kübra Alanya'da tek başına yaşayan bir kadın. Yakın zaman da ayrıldığı erkek arkadaşından uzun süredir şiddet görüyor ve elinde darp raporu, dayak yediğini gösteren kamera kayıtları, şahitleri olmasına karşın hiçbir müdahale de bulunulmamış Defalarca şikayetçi olmuş ama tabi ki yoğun (!) görevliler ilgilenmek istememiş..

   Hikaye oldukça tanıdık, müdahale edilmez ise de sonunu hepimiz biliyoruz.. Lütfen elimizden geldiğince duyuralım, yayalım! Bu sefer farklı olsun!!  Kübra o kadar çaresiz kalmış ki sonunda blogunda yaşadıklarını duyurmaya çalışıyor. Lütfen sizde paylaşarak yardımcı olun. Kamera kayıtlarında da görüyorsunuz ki milletin içinde şiddet görmesine rağmen kimse ne polis çağırıyor ne de doğru dürüst ayırmaya çalışıyor. Kübra bütün olayları tarihi ile, belgeleri ile blogunda anlatmış. kubray.com'dan detaylarını okuyabilirsiniz. Kadına şiddete sessiz kalmayalım!

Eylül Şarkıları

     Pek sevdiğim güz mevsimi geldi sonunda... Eski heyecanlarımı barındırmasa da artık eylül, yine de benim için özel.. Şöyle serin rüzgarları, yağmurları da özlemiştik. Sıcak kahvelerimize sarılmadan önce şarkılarımız hazır...


Evgeny Grinko - Valse

B B King  - In The Midnight Hour

Muddy Waters  - I am a Man

The Smiths - Barbarism Begins At Home

Suffle - Köprüaltı
      
      Kıskanç bir yapım yok, kim neymiş ne yapmış ne etmiş umursamam. Benim için ben vardır o kadar.. Ama iş güzel sese geldi mi işte gerçekten biraz kıskanıyorum galiba :) Ne olurdu kareokelerde woowww etkisi yaratan hatun olaydım sdkhkh.. Pek sevgili dostum sayesinde keşfettiğim ve dinlemelere doyamadığım bir cover olmuş. Bu ayın benim için en çok dinleneceklerinden..