23 Mart 2015 Pazartesi

Kış Uykusu - Nuri Bilge Ceylan


      1982'de Yılmaz Güney'in Yol filminden sonra Cannes Film festivalinde Kış Uykusu "Altın Palmiye" ödülünün sahibi oldu. Sinema için fazla yorucu ve uzun olduğunu düşünüp filmi izlemek için müsait bir zamanı kollamıştım. Aslında biraz geç bile kalmışım diyebilirim.

      Nuri Bilge filmleri içerisinde bana göre en akıcı olanıydı. 3 saat 16 dakika uzunluğunda olmasına karşın, bölmeden, bir oturuşta izleyebildim. Kapadokya'nın muhteşem dokusu, Haluk Bilginer'in tartışılmaz oyunculuğu gerçekten çok etkileyiciydi. Diğer filmlerine nazaran "bol diyaloglu" olduğunu söyleyebilirim ki bence bu durumda filmin akıcılığını arttırıyor.


       Aydın 25 yıl tiyatroyla uğraştıktan sonra memleketinde evi haline gelen oteli eşiyle birlikte işletmektedir. Kardeşi Necla eşinden ayrıldıktan sonra Aydın'ın yanına dönmüştür. Aydın'ın büyük egosu, şehir hayatını geride bırakmasıyla birlikte taşraya dönmesinin yarattığı büyük bunalım, kendi dünyası dışındakileri görememesi, anlayamaması filmin esas konusu olarak tanımlanabilir. 


Aydın egolarıyla savaşla o kadar meşguldür ki etrafında olup biteni farketmez. Gerçekler yüzüne vurulduğunda ise suçu başkalarına atabilecek kadar da rahattır. Nihal içine düştüğü durumu, başkasının parasıyla yaptığı yardımlarla unutmaya çalışmaktadır. Aydın'la ilişkileri çoktan kopmuştur. Her fırsatta kocası karşısında ezilmesi onu mutsuz, hırçın bir kadın haline getirmiştir. 


        Filmde ufak bir rolle karşımıza çıkan Nejat İşler bana göre sıradan bir köylü olamayacak kadar karizmatikti. Her zaman ki coolluğu ile kurduğu cümleler etkileyici olsa da gerçeklikten uzaktı diyebilirim. Ama o hep filmler de olsun, severiz kendisini :)


       Yine burada bitmemeliydi dediğim bir nokta da bitti film, işin bu kısmını pek sevemiyorum doğrusu... Ancak son sahneler de karısına seslenişi bu kadar dillenmeseydi de etkileyici olurdu gibime geliyor. Peki siz filmi nasıl buldunuz??



7 yorum:

  1. Filmi bir arkadaşımın ısrarıyla onunla birlikte izledim. Başta çekiniyordum doğrusu ne bileyim fazla durgunsa anlattıkları bana uzaksa sıkılacaktım. Filme başladığımda beni çeken tek faktr bir çok farklı tiplemeyi mükemmel bir şekilde oynayıp oyunculukta efsane olmuş isimlerden Haluk Bilginer'di. Bu yüzden oturup izledim arkadaşımla. Ne diyebilirim ki filmi seveceğimi bilecek kadar tanıyormuş beni. Aydın'ın kardeşiyle ve karısıyla çatışmaları, tüm o tiradlar o kadar iyiydi oyunculuklar o kadar başarılıydı ve konu insanı öyle içine çekiyordu ki... Gerçekten sevdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten sadece oyunculuklar için bile izlenir...

      Sil
  2. Güzeldi ve evet diğer Nuri Bilge filmlerinden biraz farklıydı. Benim için bir 'İklimler' değildi mesela...Bazı diyalogları çok yerinde bazılarını da fazla gereksiz buldum ki yönetmen çoğu filminde karakterlerin duygularını bize bir bakış hatta doğadan bir görselle hissettiriyor. Burada fazla göze batırmaca vardı. Ben verilmek isteneni türlü oyunlarla sunulup, seyircinin çözmesini beklerim. Nejat İşler yorumuna da katılıyorum.
    Oturmuş karakterlerin çözülemez bir döngüye dönüşen hayatlarının gidişatının pek değişmeyeceği mesajını veren filmin yarım kalmış sonunu pek yerinde buldum aksine...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gereksiz diyaloglar mevcuttu bana göre de.. Genelde hep net bir sonuç olsun isterim, sonra saatlerce böyle de olabilirdi diye düşünüyorum. Aslında işin keyifli yanı da bu ama olsun :)

      Sil
  3. İzleyemedim. Ama çok güzel bir film önerisi.. Teşekkürler..:)

    YanıtlaSil
  4. Bir arkadaşımla gitmiştim filmi izlemeye,ben beğendim ki Nuri Bilge Ceylan dan bahsediyoruz aksi mümkün olamaz. Ama arkadaşım sıkıcı buldu..
    Blogunuzu yeni keşfettim,takipteyim bu arada :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkese hitap etmiyor sanırım.. Hoşgeldiniz, hep beklerim :)

      Sil