18 Eylül 2013 Çarşamba

Yeni Dizi : Orange is The New Black


Tam bir dizi tutkunu olduğumu artık öğrenmişsinizdir. Yine bir "dizi buldum oleey be.." şeklinde sevinirken 2 günde bütün bölümlerini izleyip, 2. sezonunun 2014'te yayınlanacağını öğrendiğimde depresyona sürüklendim ama olsun. 

Piper Kerman'ın Orange is The New Black : My Year in a Women's Prison  adlı anılarından oluşan kitabının televizyon uyarlaması.  (Bundan sonra yazılanlar diziyle ilgili ayrıntılı bilgi içeriyor olabilir, yok efendim şimdi bunu niye söyledin diye sitem etmeyiniz ben baştan uyardım. )



    Dizi Piper Chapman'ın 10 yıl önce sevgilisi ile birlikte uyuşturucu taşıma işine girmesini ve bu yüzden tutklanmasına odaklanıyor. Piper işlerini yoluna koymuş tam da evlilik hazırlıkları yaparken 10 sene önceki suçu yüzünden tutuklanır.  Bu onun için çok zor olacak bir süreçtir. Bir de hapishane de eski sevgilisi Alex'le karşılaşınca, işler daha da karışır.

   Hapishane içerisindeki lezbiyenler, dindarlar, siyahiler, ispanyollar, beyazlar guruplarının içerisinde yer bulmakta zorlanan; diğerlerine göre ekonomik yönden şanslı olmasının dezavantajını yaşayan Chapman uyum sağlamakta bir hayli zorlanacak.



Diziyi izlenebilir ve eğlenceli kılan en önemli unsur tek bir karakter üzerine odaklanmaması. Gördüğünüz tüm karakterlerin hikayesini öğrenme ve onları tanıma imkanı buluyorsunuz ki bu durumda merakı canlı tutarak izlenilebilirliği arttırıyor.


Piper'ın hapishanede karşılaştığı eski sevgilisi Alex ikinci sezonda düzenli olarak yer almayacakmış. Açıkçası ben Alex'e pek ısınamamıştım, isabet olmuş diyebiliriz.


  Larry (Jason Biggs) son zamanlarda hep benzer tarz da rollerle karşıma çıktığından olsa gerek ben pek ısınamadım. Tam bir ezik olduğunu düşündüğüm, Piper'ın hapishane de olmasından faydalanarak şu zamana kadar yazarlık adına hiçbir şey yapamamışken kariyer basamaklarını tırmanması ayrıca gıcık. Chapman (Taylor Schilling) yalnız kalamayan ve sürekli bir temasa, desteğe ihtiyaç duyan değişik bir karakter. Nişanlısının bir çok davranışını fazlasıyla hak ediyor kanımca.

   Red, mutfağın vazgeçilmezi. Anaç tavırları, diktatör ve güçlü halleriyle bir hayli etkileyici. İspanyolları sevsem de 2. sezonda Red'in mutfağını devralması gerekiyor !  


Dizi içerisinde en sevdiğim her çıktığında bolca güldüğüm bir karakter : Crayz eyes :) Neden kendisine deli göz diye hitap ettiklerini bir türlü anlayamayan değişik saçları, heyecanlı hareketleriyle kendisine gülmemek elde değil.


Sophia, istediği kişi olabilmek için uzunca bir müddet çabalamış büyük bedeller ödemiş ve bunun sonucunda oğlundan uzak kalmak zorunda kalmış bir karakter. Karısının onun mutluluğu için seçimlerini desteklemiş olmasına sevinsem de durumu bir hayli karışık. 






Mr. Healy dizinin ilk bölümlerinde sevimli gibi gelse de yönetimdeki enterasan tarzı ve homofobik söylemleriyle oldukça sinir bozucu bir hal aldı. Hele ki son bölümdeki tavrı.. İşte çarçabuk izlemenin en kötü yanı uzun süre merak içerisinde bekleyecek olmak. Naptın sen Chapman?


Taystee, hapishane yani dizi içerisinde gördüğüm en sevimli, hayata bağlı eğlenceli karakter. Tahliye olduğunda fazlacana üzülmüştüm ama o da neyse ki dışarıya dayanamadı ve kendini bir şekilde içeri attırdı. En çok buna sevindim desem yeridir :)

Ne izlesem diye düşünüyorsanız, Orange is The New Black güzel bir tercih olabilir. İzlediyseniz veya izliyorsanız sizin yorumunuz ne, en sevdiğiniz karakter hangisi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder